Paranın sabrı yoktur!..


Yazan: Nesteren Şencan Görgülü

Nesteren Şencan Görgülü

Kızım bu yaz İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’nün yüzme kurslarına gidiyordu, 24 Temmuz 2006 pazartesi gününe kadar…

O tarihten sonra gidemedi, o tarihten sonra kulübe hiçbir çocuk ve sporcu gidemedi. Çünkü 24 Temmuz pazartesi günü öğleden sonra, kulübün faaliyet gösterdiği Hatice Sultan Yalısının sahibi olan il özel idaresi temsilcileri, avukatları ve neredeyse bir çevik kuvvet ordusu kulübe geldi, minicik çocukları, sporcuları, eşyaları ve kulüp çalışanlarını kapıya koydu.

Bu son derece düşündürücü olayla ilgili çok şey söylenebilir; 1943’den beri Türk yüzme sporuna çok önemli yüzücüler yetiştirmiş ve amacı gerçekten sadece bu ülkenin çocuklarına yüzmeyi sevdirmek olan bu centilmen kulübün maruz kaldığı kabalıktan, üç tarafı denizle çevrili bir ülkenin çocuklarının nasıl denizden kopuk yaşatıldığından, polislerin çalışmaları sırasında görevliler tarafından güvenliklerini sağlayabilmek için apar topar kulübün kafeteryasına toplanan ve hüngür hüngür ağlayan çocuklara rağmen kentin valisinin yaptığı empatiden tamamen yoksun çok can sıkıcı açıklamalardan…

Ama bunların hiç biri değil asıl sizinle paylaşmak istediğim. Bir mantaliteyi birlikte sorgulayalım istiyorum; her şeyin, ama her şeyin merkezine parayı yerleştirmiş olan mantaliteyi…

Elbette hepimiz yaşamımızı sürdürebilmek için para kazanmak zorundayız, yani artık bu insanlar için nefes almak, yemek yemek gibi bir şey. Siz hiç “kişisel vizyonun nedir?” sorusuna “nefes almak istiyorum” diye cevap verir misiniz? O halde kişisel ya da kurumsal vizyonunuz sorulduğunda “para kazanmak” diye de cevap vermeyin. Çünkü ister kişisel, isterse kurumsal süreklilik içerisinde olsun para kazanacak faaliyetlerde bulunmak ve para kazanmak olağan bir rutin.

Ancak bu olağan rutini hayatın tek amacı haline getirdiğimizde bizler ya da şirketlerimiz yaşadığımız toplum, yaşadığımız dünya için çok büyük bir tehlike haline geliyoruz. Çünkü olağanın sınırlarını zorluyoruz, olağanı olağan olmak çıkartıyoruz, duygularımız ve gözlerimiz körleşiyor, sabırsızlaşıyoruz, anlayışsızlaşıyoruz, hainleşiyoruz, dalavereci oluyoruz, ne olursa olsuncu oluyoruz, çalışanlarımızı üzüyoruz, ailelerimizi üzüyoruz, müşterilerimizi üzüyoruz, en önemlisi sevgili çocuklarımızı, halkımızı üzüyoruz!…

İstanbul İl Özel İdaresi Hatice Sultan Yalısını sanırım çok büyük bir paraya turistik tesis amaçlı olarak birilerine satacak. Bu parayı istiyor, bu parayı çok istiyor. Eğer sadece paraya odaklanılmasaydı kentin valisi Marmara Denizi’nin suyunda yüzmekle, sıradan bir havuzda yüzmenin farkını anlayabilirdi, İstanbul Yüzme İhtisas Kulübünün ülkemizin çocukları için yarattığı değeri saygıyla alkışlardı, Ceren hocasız, Ali hocasız kalan miniklerin gözlerinden akan yaşlara bakıp ” pardon ya biz ne yapıyoruz böyle” diyebilirdi.

Eğer sadece paraya odaklanmışsak ne sevdiklerimiz, ne müşterilerimiz ne de ülkemiz için hiçbir değer yaratamayız. Çünkü değer yaratmak sabır ister, oysa ki paranın sabrı yoktur.

“Ben bu kadar romantik değilim” diyorsanız size önerim hiç olmazsa aklınızın sesine kulak verin. Hayatınızın herhangi bir noktasında, seçtiğiniz yol ne olursa olsun duygusal olarak olamıyorsanız, aklınızla hareket edip değer yaratmaya odaklanın. Çünkü evren sadece değer yaratanları ödüllendirir!..

RSS abonesi olun
Etkinliklerimizden haberdar olun
YouTube kanalımıza abone olun
Pinterest\\\
fb-share-icon
LinkedIn\\\
Share
Instagram\\\
Bizi Telegram kanalımızdan izleyin